Başkanın İşleri

Başkanın İşleri
Başkanın İşleri

Belediye son günlerde  asfalt’  atağında…

Ne güzel işte,  diyeceksiniz.

Demeyin…

Asfalt üstüne asfalttan  ‘kaldırım’  kalmadı.

Yol yükseldi  ve kaldırımla birleşti.

Kaldırımlar mı yanlış yapılmıştı, yoksa asfalt kazınmadan asfalt üstüne asfalt atmak mı yanlış?

Hani, bendeniz bu konudan anlamam da bir sorayım dedim.

Ya yolun sürekli yükselmesinden  dolayı evine ilk yağmurda su dolacak vatandaşa öneriniz?

Ya kaldırımdan güvenle yürürken, kaldırım yol seviyesinde kaldığı için –Allah muhafaza- ölümcül bir trafik kazasına uğrayan  vatandaşa  ve  geride kalanlarına tavsiyeniz?!

SAAT  KULESİ

Başkan, “SEDEF KULE” NİN  ihalesini duyurdu.

Hayırlı olsun!

Keşke,  “SAAT KULESİ”  ihalesini de duyabilseydik.

O güzelim tarihi eser, kafe olarak, ‘seyir  kule’ olarak tertemiz bir şekilde  Kültür ve Turizm Başkenti’ne yakışır bir şekilde hizmet verebilseydi.

TAVANLI ÇEŞME

Birkaç defa dile getirdik. En son da “Trakya 22.com” daki köşemizde fotoğraflayarak o  benzeri az bulunan, mülkiyeti  Edirne Belediyesine ait olan çeşmenin  içler acısı halini gözler önüne serdik…

Ama nedense TIK YOK,  Belediyemizden.

Bari VALİLİKTEN  bu hizmeti bekleyelim veya hamiyetperver vatandaşlarımızdan…

En iyisi, o çeşmenin oradan uygun bir yere nakli, galiba?..

HZ. PEYGAMBERE RABBİMİZİN SİTEM ETTİĞİ  DAVRANIŞ

Peygamberimiz, Kureyş’in ileri gelenlerinden bir grup ile özel olarak konuştuğu  bir sırada ki, Allah’ın Elçisi bunların imana gelmelerine çok özeniyordu. Abdullah b. Ümmi Mektüm adlı âmâ zat geldi. “Ey Allah’ın Elçisi! Allah’ın sana öğrettiğinden bana öğret.” Dedi ve bunu tekrar etti. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona aldırmadı ve yüzünü buruşturup döndü. Sözünün kesilmesinden hoşlanmayıp diğerlerine  yüzünü çevirdi. Resulüllah konuşmasını bitirip kalkacağı sırada vahiy hali geldi. Gözlerini kapayıp daldı.

“ABESE VE TEVELL” ayetleri indi.

Bundan sonra peygamberimiz ona ikram eder ve “merhaba, hakkında Rabb’ımın bana sitem ettiği kişi!” der ve ihtiyacını sorardı.

Birkaç ayetin anlamını yazalım:

1-Yüzünü ekşitti ve döndü.

2-Kendisine âmâ geldi, diye.

3-Ne bilirsin, belki o temizlenecek?

4-Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.

5-Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,

6-Sen ona yöneliyorsun.

7-Onun temizlenmemesinden sana ne?

Niye mi girdim bu konuya?

Geçen gün bir  kişiyi ki, yüksek beklentileri olan biridir, ziyaret gittim.

Üç kişi konuşuyorlar, iş yerinde.

Selâm verdim ve buyur edilmeyi bekledim  bir müddet, ayakta…

Boş bir sandalye de vardı, anma ‘buyurun oturun’ denmeden oturmadım.

Muhabbet  uzadı ve  “- Kuru kuruya  olmuyor, bari bir çay söyleyiverin de içelim” dedim.

Demez olsaydım, iyi mi?..

Çıktım, gittim ve mekânı terk ettim…

Nedense İslam Tarihi’ndeki bu olay  geldi hatırıma…

Bir de Eba Müslim Horasani’nin şu sözü:

“Onlar, zararlarından emin oldukları için dostlarından uzaklaştılar. Düşmanları onlara zarar vermesin diye, düşmanlarına yaklaştılar.Ne düşmanları dost oldu, ne de dostları yanlarında kaldı. Böylece yıkılıp gittiler…”

M.ALİ TERZİOĞLU

https://www.trakya22.com adresinden 21 Ağustos 2025, 15:49 tarihinde yazdırılmıştır.